İslam inancı; daha önce indirilmiş kitapları tasdik eden, inanç sapmalarını ortadan kaldıran, eksik ve yanlış anlamaları düzelten apaçık bir beyan, nur ve hidayet kaynağının; Kuran’ın tebliğ ettiği düzendir. Kuran’ın bildirdiği düzen, hem kainatın kusursuz düzenidir, hem insanın bu düzenle uyumlu olması için uygulayacağı duygu, düşünce ve davranış düzenidir. Allah (c.c.), evrene koyduğu düzeni örnek göstererek insana da taşkınlıklardan uzak, dengeli olması gerektiğini bildirir.
“Göğü yükseltti ve ona mizanı koydu. O halde sakın mizanda taşkınlık, haksızlık yapmayın.” Rahman: 7-8
“O; amel bakımından hanginizin daha iyi ve güzel olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
O; biri diğeriyle tam uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir, her hangi bir bozukluk görüyor musun?” Mülk: 2,3
Göklerin mizanı; yani terazisi nedir? Birbiriyle uyum içindeki gök katları nelerdir?
Ayetlerin zahiri görünüşü göklerin fiziki sükunetini ve dengesini gösterdiği gibi, batıni yani gizemli manası; metafizik göklerin manaca dengeli ve uyumlu olduğuna işaret etmektedir. Kuran ayetlerinin derinlemesine manalara sahip olduğunu bütün alimler kabul etmiştir.
Hakimlere göre metafizik göklerin manaca birbirini dengeleyen uyumlu bir yapısı vardır. Sözü edilen göklerin dengesi, ondaki manaların birbirini karşılayacak şekilde uyumlu olmasındandır. Yani burçların birbirlerini dengeleyecek ve tamamlayacak şekilde olmasında. Bu manevi gerçeklere “eşyanın hakikati” ilmiyle ulaşırız. Eşyanın hakikati, tevil il ehadis; yani “hadiselerin yorumu” ilmi; varlığın ve hadiselerin sembolik olarak işaret ettiği gizemli manaları; yıldız ilimlerinin sözlüğü vesilesiyle anlamamıza yardım eder. Böylece toplumda ve insan ruhunda birbirini tamamlayan öğeler tanınmış ve bundaki hikmetler anlaşılmış olur.
Astrolojinin dilini çözen kimse, kendini tanır, kusurlarını bilir ve kendini düzeltmeye çalışır. Yaşadığı hadiselerin hikmetini çözer, ruhsal gelişiminde onlardan azami derecede yararlanır. Hayatı tepkiyle ve duygusal çalkantılarla değil, bilgelikle ve uyumla yaşar.
Astrolojide gökyüzünde on iki bölgenin varlığı kabul edilir. Güneş bu bölgelerin her birinden geçerken yeryüzünde mevsimler ilerler, o mevsime mahsus değişiklikler yaşanır. Örneğin güneş koç burcuna girdiğinde yeryüzünde bahar mevsiminin ilk belirtileri görülmeye başlanır. Ancak henüz havaların ısınmadığı; bu yüzden her an soğukların bastırabileceği riskli bir dönemdir bu.
Bu dönemde badem ağacı gibi aceleci yaratıklar erken davranır çiçek açar, yavru dünyaya getirirler. Fakat, “mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.”atasözündeki gibi ani bastıran bir soğuk; emekleri boşa verebilir. Ancak ardından gelen ayda sıcaklık seviyesi artar, mevsim belli bir karara ulaşır. Genellikle sağlamcı karakterde canlılar bu mevsimi beklerler. İşte boğa burcunun temkinli, aceleyi sevmez yapısı ile koç burcunun riski göze alan aceleciliği bu mevsimlerde kendini belli eder. Diğer mevsimlerin de burçlarla manaca uygun yapıları vardır.
İnsanların doğdukları mevsimlerle benzer yapıda oldukları, eskiden beri dikkat çekmiş olabilir. Yada bu konuda bazı tefekkür ehli hikmet sahipleri bazı öğretiler meydana getirip; gelecek nesillere aktarmış olabilirler. Bildiğimiz kadarıyla astroloji gözlemlerini ilk yapanlar, Mezopotamya rahipleridir.
Astrolojinin nasıl başladığına dair elimizde kesin bilgiler yok, hatta eski milletlerin bugün için bile elde edilmesi zor bazı bilgilere sahip olduklarını görmek şaşırtıcıdır. Ancak astrolojinin ancak; evrenle insan arasındaki manevi ilgi ile açıklanabilen bir yapısının olması, bu öğretinin dinlerin esoterisminden kaynaklandığını düşündürmektedir. Zamanla esoterizmin okültizme dönüşmesi ve inanç saflığının bozulması, astrolojiyi de falcılığa alet etmiş olmalıdır.
İslam tasavvufunda insan, kainat ağacının meyvesi, kainatın özetidir. Küçük bir kainat olan insan; büyük bir insan gibi görülen kainatla tefsir edilebilecek derin sırları gizler. Aynı zamanda kainat da ancak insanın okuyabileceği devasa bir eser ve şifreli bir mesaja sahiptir. Bu derin hakikatler; ancak kendi disiplini içinde anlaşılabilecek konular olduğu için bizim kitabımızda üstün körü işlenmeyecektir. Kitabımızda sadece; İslam’ın mensuplarına vaadettiği insan ı kamile ulaşmak için olgunlaşmak, bunun için güzel ahlak ve itidale kavuşmak üzere burçlardaki kusur ve aşırılıkların düzeltilmesinden söz edeceğiz. Bu arada bu kusurların tuttuğu ayna sayesinde ortaya çıkan “insan ı kamilin” güzellik ve olgunluğunun hazzına varma fırsatı bulmuş olacağız. Bu arada da İslam’ın güzelliklerine ışık tutma konusunda astroloji dilinden de yararlanma yoluna gideceğiz.
Geleneksel ilimlerin merkezinde her zaman insan maneviyatı yer alır. Bu sebepten bütün geleneksel bilgiler insandaki manevi cihazları, bu cihazların insanda insana değişmesiyle meydana gelen karakterleri tanıtmayı esas alırlar. İnsan varlıkların en yükseğidir ve en zengin bir bileşime (ahsen i takvim) sahiptir. İnsan kendinde her şeyden taşıdığı için bütün varlığı okuyabilmekte, empati kurup sezebilmektedir.
Bir yanıt yazın