İnsanlar karakter ve davranış meyillerini tarif etmekte zorlanırlar. Bu yüzden böyle soyut manaların ifadesinde benzetmelerden yararlanır. Dillerdeki deyimler, soyut isimler ve ima- mecaz gibi edebi ifadeler bu ihtiyaçtan doğar. Mesela aslan gibi, yumuşak başlı, sıcak kanlı gibi ifadeler gerçek manalarıyla değil, soyut bir ifade için üretilmiş mecazi manaları için kullanılırlar. Bu ifadeler bir kişinin davranış ve kişiliğini tarif etmek için kullanılan karikatür ifadelerdir. Bir karikatür yağlı boya bir portre gibi uzun emek ve çabayla birebir gerçeği yansıtmak amacıyla çizilmez. Kişiyi diğer insanlardan ayıran temel özellikleri biraz abartılarak birkaç çizgi ile ifade ediliverir. İşte karakterleri tanımlayan deyimler, benzetmeler, ve misaller de böyledir. Gerçeğin abartılı bir karikatürüdür.
Astroloji ilmide böyle benzetmelere dayanır. Kişinin normalden biraz daha kolay öfkelendiğini ve tepkisini direk ifadelerle ortaya koyabildiğini ifade etmek için Koç burcu karakterinden yararlanırız. Ancak bu kişinin hiçbir zaman öfkesini zaptedemeyeceği, her olayı kavgaya ve saldırıya dönüştüreceğini göstermez. Elbette her insanın ruhunda doğru olanı, doğru yerde, doğru nispette uygulamak gerektiğine dair akıl, vicdan ve değer şuuru vardır. Ancak insanın tabiat temelini oluşturan mizaç, akıl ve şuurun kontrolünden çıkıp taşkınlıkla kendisini ortaya koyabilir. İşte astroloji kişinin bu mizacını tanıtır, simgelerle ifade eder.
Kişinin kendisini tanıması, kusurlarıyla yüzleşmesi ve kabiliyetlerini geliştirmesi açısından çok yararlıdır. İnsanlar arası ilişkiler; doğru değerlendirilirse; kişinin kendisini tanıması ve dengelemesi için bazı fırsatları içerir. Çünkü her kes kendisini başkalarıyla kıyasladıkça tanır ve tanımlar. Kendisinden daha yavaş kanlı birisini beklerken kendisinin bekletilmeyi sevmeyen biri olduğunu düşünür. Çok konuşan birini dinlerken, kendisinin fazla çene çalmaktan hoşlanmadığını fark eder. Eli sıkı birini görünce kendisini cömert hisseder. Ancak insanın bir kusuru vardır ki, bu da kendisi hakkında pek dürüst olamamasıdır. Çoğumuz kendimizi merkezde ve mükemmel görüp başkalarını aşırı uçlarda ve kusurlu buluruz. Bu yüzden bizimle başkaları arasında hakemlik yapacak tarafsız ve dürüst bir mihenk taşına ihtiyaç vardır.
Astroloji ilmi, hiç kimseye imtiyaz tanımadan herkesi dürüstçe inceler, tahlil eder. Dobra dobra konuşan ve en acıtıcı ifadeleri çekinmeden haykıran bu sihirli ayna, buz gibi soğuk bir yüze ve keskin bir dile sahiptir. İnsanların çoğu bu sivri dilli aynadan kaçar, kendisini incelettirmek istemez. Oysa hayat kendimizi tanımamızı sağlayan, kusurlarımızı önümüze döküp gösterici olaylarla doludur. Olayları kendi benliği açısından değerlendirip, kendisini haklı başkalarını haksız görmeye devam edenler; hayat döngüsünün görmekten kaçındığımız kusurlarımızı bir çığ gibi sarıp büyüterek tekrar tekrar önümüze getirdiğine şahit olmak zorunda kalırlar. Eğer kendimizi tanıma konusunda elimizdeki ipuçlarından dürüstçe yararlansak, kendimizi kısa yoldan düzeltip hayatımızı hatalar kısır döngüsünden kurtarabiliriz.
Fakat kişinin kendisini düzeltme ihtiyacını duyması için öncelikle değer şuuruna sahip olması gerekir. Değer şuuru, iyiyi, güzeli, doğruyu, olgunluğu, itidali ve üstünlüğü tanıma, isteme ve onun için ilkel gururundan vazgeçebilme, düzeltilip terbiye edilmeye açılmadır. Bunun için ise din duygusuna ihtiyaç vardır. Çünkü Allah (c.c.) inancından ve onun en güzel isimlerine, üstün sıfatlarına, sonsuz kemal ve cemaline hayranlık ve hasret duymaktan başka hiçbir şey, gerçek bir değer şuuru meydana getirmez.
Gerçi her insanın fıtratında erdem ve üstün ahlak arayışı, akıl ve vicdan vardır. Ancak bunlar kendi başlarına mizacın ve ilkel benliğin meyillerine karşı koyamaz, dünyevi ihtiras ve arzuların yozlaştırmasını engelleyemez. Bu yüzden din duygusuna sahip olmayan herkes; çocukluk ve gençlik yıllarındaki temiz vicdanını, ideallerini ve üstünlük arayışını zamanla dünyevi çıkar arayışlarına feda edip kaybeder. Oysa din duygusuna sahip insanlardaki inançtan gelen değer şuuru, hayatın imtihanlarından çeliklenip parlar, kuvvetlenip kökleşir.
İnsanlar astroloji sayesinde kendilerini tanısalar bile düzeltemezler. Çünkü astroloji soğuk ve incitici bir dille kusurları haykırır ama, doğru yolu ve üstün ahlakı nasıl kazanacağımızı göstermez. Üstün ahlak konusunda dinimizin yol göstermesi, terbiyesi ve model sunması eşsizdir. Yüce kitabımız kötü ahlakı yerip güzel ahlakı överek bize yol gösterirken, peygamberde üstün ve güzel ahlak için zirve bir şahsiyet olarak örnek olduğunu belirtir. Ayrıca dinimiz emir ve yasakları, nefisten ve mizaçlardan gelen kötü ahlakı terbiye edip kusurları düzeltici bir alıştırma mahiyetindedir.
İşte kitabımızın konusu dinimizin yol göstericiliği ile birlikte burçları tanımak olacaktır. Burçları sadece kusurları ve aşırılıkları ile değil, özellikleri ve faziletleri ile de tanıtacağımız kitabımızda, tarafsız bir dille burçlar arası ilişkilere de ışık tutmaya çalışacağız. Ancak kullanacağımız ifadelerin karikatür ifadeler olduğunu unutmamak gerektiğini, ayrıca her insanın bir çok burçtan oluşan bir dengeye sahip olduğundan bu aşırılıkları birebir yansıtmayacağını unutmamak gerekir.
İnsan maneviyatının ikili yapıdan oluştuğunu, bir kısmının bilinçaltı, diğerinin ise bilinçli olduğunu anlatmıştık. Bu ikili yapı, manevi fonksiyonların çeşitli işlevlerine göre çeşitli adlar alırlar. Mesela akıl-nefs, kalp-nefs, şuur-şuuraltı gibi. Bilim adamları da bu ikili yapıya kendi kuramlarına göre çeşitli adlar verirler. Freud’un İd-ego; Jung’un anima-animus adlarını vermesi gibi. Simgesel dilde bu ikiliye ateş-su ve Güneş-Ay’la benzetme yapıldığını da anlatmıştık. Demek ki, her insanın manevi yapısı, farkında olmadığı bilinçaltı ve farkında olarak benimsediği bilinçli, kısımlardan oluşmaktadır. Bunlara, biz mizaç ve karakter diyeceğiz.
Astroloji ve Karakter
Astroloji ve Mizaç
Bir yanıt yazın